İnsan babası için ne söyler ne yazar? Ailesi herkes için kıymetlidir. Babamız Hakkı Altınbilek içinse yazmak kolay olmuyor. Çünkü biz onun yudum yudum farkına vardık, Nasıl olduğunu öğrendik.

     Hakkı Babamın babası, Hasan Hüsnü el sanatlarında Usta biri, Yeni Han’da senelerce mest dikmiş, Daha sonra 1940 yılların başında Manisa çarşısında kundura malzemeleri satışı yapan, Taciriye işine girmiş. El becerisi yüksek olduğu için de soy ismini Altınbilek diye almış. Onun Babası büyük Hakkı Dede, Dokumacılık ve fahri imamlık yapmış. İki Lüle Camisi imamı, kazma ile Narlıca’dan İki Lüle camisine kadar bir kaç kilometre civarında suyollarını düzeltirmiş. Hakkı Dedenin ilk hanımı erken vefat ediyor ve Raşide adında bir kızı olmuş, sonra Yund Dağı Süngüllü Köyü Yörüklerinden Cemile Nineyi alıyor, Cemile Nineden baba dedemiz Hasan Hüsnü ve ayrıca Emeti, Naciye ve Fikriye adında üç kız çocuğu daha oluyor.

     Annesinin dedesi Mehmet Efendi, Ney üflermiş. Karaköy’de esnaf, ciğercilik yapıyor, sonra oğlu Ömer işini devralıyor, Hakkı dededen daha büyük, Hakkı Altınbilek askerdeyken (1957 terhis) vefat etmiş.  Mehmet Dede’nin yüzünde Kıpçak çizgileri belirginmiş, kızı Halide babaannemizin de ona benzediği söylenir. Mehmet Dede’nin hanımı Zekiye Ninenin, Tireli olduğu rivayet edilmektedir. Varlıklı kimselermiş, annesinden kalan gayrimenkulleri varmış.  Mehmet Dede, Manisa’nın gözde tekkelerinden Entekkeli Zaviyesine gider, babaannemi de oraya götürürmüş, Babaannem orada Özgül ve Özden Hanımın anneleri Zehra Teyze ile bahçede oynarken, musiki ve ayin seslerini de duyarlarmış.

   Hakkı Altınbilek, ta çocukluğundan yumuşak huylu imiş.  Annesi küçük Hakkı’yı bir taşın üzerine oturtup, ben gelinceye kadar bekle deyince, onu dinleyip beklermiş, itiraz etmemiş kaçmamış.

     Hakkı’nın çok zeki ve kabiliyetli olması, okul devresinde kendini belli etmiş. İlkokulu bitirince, Öğretmeni eve gelmiş, bu çocuğu okutun, onun istikbali var diye. Dedem kabul etmemiş.Babam, çocukluğunda olduğu gibi hayatı boyunca yapısı narin olan biriymiş. Kunduracı Çıraklığına vermişler, Ayakkabılar o zaman elle imal ediliyor, kullanılan ve yamulan çivileri düzeltiyorlar, çekici hep eline vuruyor, olmamış, oradan almışlar, terzi çıraklığına vermişler. Dedemin babamı okutmamasına hep pişman olduğunu söylerlerdi. Babam, Amcam Mehmet Arif’in okuması için her türlü desteği vermişti.

  Terzi ALİ Uludağ’ın yanına çıraklığa verilmesi, babama yeni ufuklar açmış. O dükkân aynı zamanda kültür mahfili. Ustası Ali Uludağ’ın sesi güzel, def çalıyor, musiki cemiyeti Ar Birliği’ne devam ediyor. Ustası, efkârlanınca veya çok defa çalışırken musikimizin nadide eserlerini okurmuş. Eski zamanlarda, bazı esnaf dükkânlarında kültür ve sanat merkezi olması mühim. Oraya gelenler de birikimli kimseler. Bürokratlar hem müşteri hem sohbet için bu mekâna gelmekteler. Bu dükkâna uğrayanların bazıları, babamın hayatında mühim bir yer edinecek olan, tasavvufa yakın kişiler,

    O yıllarda, Nazik Erik Manisa Lisesinde edebiyat öğretmeni, Kendisi Samiha Ayverdi’yi tanımış, tasavvuf ehli, şehre geldiğinde varlığını hissettirmiş, etrafında bir halka oluşturmuş. Ali Uludağ, Mehmet Başaran, Müşerref Büyükaksoy, Özcan Ergiydiren bunlardan bazıları.  İşte Hakkı Altınbilek de bu halka içinde yer edinmiş ve tasavvufi, irfanî bir geleneğin içine de dâhil olarak, kemâlât yolunda yolcu olmuş…

(Devam edecek)

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.