Bu gün sizlerle ülkemizde ve dünya’da olan garabetlerden söz edeceğim. Elimde Mehveş Evin’in Kitabı olan “Biz Buraya Nasıl Geldik” isimli kitabı var. Yazarın burada verdiği örnekler dikkatimi çekti ve sizinle paylaşmak istedim.
-2016 da bir ticaret fuarı için 945 yaşındaki zeytin ağacını İzmir’den Antalya’ya taşımakla övünen bir anlayış nasıl bir anlayış sizce?
-Charles Darwin, doğada hayatta kalmak için asıl meziyetin, savaşmak ve yok etmek değil, dayanışmak olduğunu tespit etti. Evrim teorisinin okul kitaplarından silindiği, yok sayıldığı bir ülkede gelinde anlatın bunları.
-Fırtına Vadisi (Rize) Ah fırtına! Dünya’da korunma altına alınması gereken 200 bölgeden biri , ama bir yandan HES, bir yandan “Yeşil yol” projeleriyle başı belada. Şirket iktidar ikilisi, hukuk tanımıyor, fırtınalıların mücadelesi, yılladır sürüyor.
İbradı- Akseki Ormanları (Antalya): Türkiye’de yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan 561 canlının pek çoğu Akdeniz’de. Akseki’de 9 köyün ortasına 60 yıl süreli bir taş ocağı kurulması, hem orman, hem de bölgede yaşayan canlılar için büyük bir tehdit. Orman Bakanlığı ise ormanı yüzyıllardır burada yaşayan Yörüklere ve bölgeye has kıl keçisine yasakladı.
-2015 Davos zirvesi öncesinde yayınlanan bir raporda Türkiye, 10 üzerinden 0.1 puan alarak çevre hassasiyetinde 60 ülke arasında 59’cu oldu. Dünya Çevre Performansı Endeksindeyse Türkiye, 2014’ten 2016’ya dek 33 basamak birden geriye gitti. Doğa ve Yaban Hayatı Koruma başlığında 180 ülke arasında 177’ci oldu. Son 10 yılda çevresel sağlık sorunlarında geriye gitti.
-Sadece 2004-2014 arasında Orman kanununda 10 önemli değişiklik yapıldı. Her teni düzenleme ormanları yapılaşmaya, madencilik ya da enerji gibi faaliyetlere daha çok açtı. Artık ormanlarda definecilikten Petrol aramaya, eğitim ve sağlık tesislerinden yer altı deposuna kadar her türlü faaliyete izin var. Endemik ve nadir ekosistemlerde, gen ormanlarında madencilik faaliyeti yapma izni dahil.
-Çevre hareketi, yeni güvenlik önlemleri, çıkarılan yönetmelikler ve nihayet OHAL ile acımasızca bastırılmak istense de Türkiye’nin her tarafından çıkmaya devam etti. Örneğim Manisa’nın Soma ilçesinin Yırca köyünde termik santral için yaklaşık 7 bin zeytin ağacını kesen Kolin firması, köylülerin fiili direnişi ve yargıdan gelen iptal kararı üzerine çekilmek zorunda kalmıştır. AKP’ye yakınlığı ile bilinen şirket yer aramaya devam ediyor.
- 2010 yılında çıkartılan maden yasasının ardından şehrin tüm su kaynaklarını besleyen 4361 hektarlık arazi, Özaltın şirketine verildi. Özaltın hakkını Rizeli Cengiz İnşaata devrettikten sonra mücadele sürdü. 2015 te mahkemenin projeyi iptal etmesine rağmen Cengiz İnşaat valilik ve kolluk kuvvetlerini arkasına alarak ağaçları kesmeye kalkınca kıyamet koptu.
-Ahmet Davudoğlu, “Cerattepe’de 3 bin 500’den fazla ağaç kesilmeyecek” buyurmuştu. Küçümsediği rakam üç değil, 300 değil, 3 bin 500 ! Üstelik kesilmesinde mahsur görmediği ağaçlar, dünyanın 100 yaşlı ormanından birinde, doğa korumada öncelikli 25 sıcak noktadan birinde.
-Cerattepe’deki madencilik faaliyetlerinin 186 bin hektarlık ladin ormanı içinde yapılacağını vurgulayarak “ormanı parçaladığınızda canlı yaşamı da dağılır. Orada bir yara açtığınızda ekolojik yıkım başlar. “ Cerattepe’de madencilik yapılması istenen bölge İnstagram’da güzel fotoğraf veren nefis bir doğal alan olduğu için değil, şehrin ve tüm canlıların su kaynaklarının bulunduğu yer olduğu için hayati önemde.
-Eski Sağlık Bakanı Recep Akdağ ; “Kadın tecavüze uğrarsa doğursun, devlet bakar !!!” demiş. Bir kadının yaşayabileceği en derin travmayı normalleştirmekte kalmıyor “Senin hiçbir hakkın yok, çocuğu istemesen de ben bakarım” diyor. Peki o çocuğu kucağına alıp sallayacak, ninniler söyleyecek, onu eğitecek kim?
Türkiye’nin garabetleri bitmez. Zaman içinde bu konuya değineceğiz.
