Destanlar milletin hayatında birleştirici güç ve yön verici kaynaklardır. Tıpkı insanların hayalleri gibi, onlar alır, kanatsız uçurur, ait olduğu milletleri canlı tutar.

Destan yaratmak her millete nasip olmaz.  Tarihte, Germen, Yunan, İran, Türk kavimlerinin destanları önemlidir. Destanlar çok eski zamanlara gider ve içinde çok etki bırakan, büyük olaylar ve kahramanlar bulunur. Zor zamanlarda bu kahramanlar çok büyük işler başarır. Genelde olağan üstü bir güce sahiptirler. İnanılmayacak, aklın sınırlarını zorlayan yarı gerçek yarı hayal olaylar ve insanlar mevcuttur. Destanlar, milletlerin hafızasında derin izler bırakmıştır.

Türk milletinin çok destanları vardır. Bunlardan biri de Alp Er Tunga destanıdır. Milattan önce yedinci asırda geçer. Saka veya batılıların İskit dedikleri bu devlette çeşitli kavimler bulunsa da Türklerin hâkimiyeti mevcuttur. O devirde Türkler ile İran coğrafyasında yaşayan Fars-Tacik’ler arasında çetin mücadeleler vardır. Bu durum Tacik’lerin Şehnamesinde de ayrıca anlatılmaktadır. Bu destanda anlatılan Türklerin efsane kahramanı Alp Er Tunga’dır.

Bu kahramandan çeşitli kaynaklarda söz edilir. Türklüğün kıymetli hafızası Orhun Abidelerindeki yazılarda belirtildiği üzere, Türklerin Dokuz Oğuzlar boyundan Ertunga isimli bir kahraman için yuğ (matem) töreni yapıldığı belirtilir. Yine medeniyetimizin dev eserlerinden Kaşgarlı Mahmud’un yazdığı Divan-ü Lügat-it Türk’ de ayrıca da Kutadgu Bilig’de, Bahadır Han’da ve Uygur Halk destanlarında Efrasiyab- Alp Ertunga’dan bahsedilir. O, Turan Hükümdarıdır.  Bu kahraman, Firdevs’inin Şehnamesinde bahsedilen Esrafyab yani Alp Er Tunga’dır. Orta Asya’da Kaşgar ve Tanrı Dağları civarında yaşadığı ifade edilir. Bazı kaynaklarda Kök Türkler onun neslinden sayılmaktadır. Karahanlılar ve Uygurlar kendilerinin “Efrasyab” soyundan geldiklerini kabul ederler. Alp Er Tunga, Türklerin ortak bir ata değeridir.

Destan hakkında, Kaşgarlı Mahmut şöyle der ;” Alp Er Tunga, Türk Beyleri içinde adı ve kutsallığı ile bilinen ve tanınan bir yiğit idi. Geniş bilgisinin yanında sayılamayacak kadar çok fazileti vardı. Bilgiliydi, anlayışlıydı, meziyetleri çoktu.” O bütün Türk Boylarını birleştirerek hâkimiyeti altına almış birçok yerler fethetmişti. Onun ünü Homeros’a kadar ulaşmıştı. Tarihçi Mesudi Köktürkler’in O’un soyundan geldiğini belirtir.  Alp Er Tunga arslan yeleli, servi boylu idi. Saldırırken timsah kadar cesur, av avlarken erkek arslan gibi çevik, vuruşmada savaş fili kadar kuvvetliydi. Yürüdüğü zaman yeri sarsıyor, ard arda attığı oklar vınlayarak göğü inletiyordu.  Tacikler-Farslar, dünyaya hükmettiğinden bahsedip, ismine Afrasyab derlerdi.

Destanlar aynı zamanda bir milletin medeniyetinden ve mühim olaylarından izler de taşımaktadır. Bu destandaki en önemli olaylardan biri de Türk Milletinin Orta Asya’dan batıya doğru göçleri, mücadelesi ve büyük hadiselere ait bir hatıraları taşımasıdır.

Bu destanda İran-Turan mücadelesinden izler vardır. Kaşgarlı Mahmud’dan destanın tamamı değil ancak ağıt bölümü elimize ulaşmıştır. Elimize ulaşan geniş bölümler İran bakışıyla ifadelenmiştir. Turan ülkesinin önce şehzadesi sonra hakanı olan Alp Er Tunga, İran ülkesinin padişahlıyla pek çok savaşlar etmiştir. Sonunda İran padişahı Alp Er Tunga’yı ziyafete davet etmiş kurduğu tuzak ile veya bir dağda sıkıştırıp öldürmüştür (m.ö 625). Kaşgarlı lügatinde bu kahraman için söylenen ağıtlardan bazı bölümler şu şekildedir:

Alp Er Tunga Öldi mü?  Isız acun kaldı mı? Ödlek Öçin aldı mı? Emdi yürek yırtılır. diye devam eden ağıtı bugünkü dille yazalım;

Alp Er Tunga öldü mü? Kötü dünya kaldı mı? Felek öcünü aldı mı? Şimdi yürek yırtılır. Feleğin silahı hazır, Gizli tuzak kurulur, Beylerbeyini vurdurur. Kaçsa nasıl kurtulur? Beyler atlarını yorup, Kaygıdan çaresiz durup, Beti benzi sararıp, Sarı safrana döndüler. Erler kurt gibi hıçkırdı, Yaka bağır yırtıp durdu, Acı ağıtlar çığırdı, Yaş akar gözler kurur. Gönlüm içinden yandı. Yetmiş sene yaşlandı, Geçmiş zamanı andı. Geçen günler nerededir?

Birçok kaynakta geçen yazarını bulamadığımız onu anlatan şiir ise şöyledir:

Alp Er Tunga derler bir kağan vardı,

Ona yeryüzü dar, gökyüzü dardı.

Tuğ yapmıştı gökyüzüne güneşi,

Bilgelikte dahi yoktu bir eşi.

Gök-Türk, Uygur, Karluk ve Karahanlı,

Daha nice Türkler, adları şanlı,

Onu özlerine ata saydılar,

Utkusunu dört bucağa yaydılar.

 •••••• 

Uçmağa varınca ol ulu Kağan,

Yıkıldı üstlerine gök kurıkan...

Anca kanlı yaş döküp yoğladılar...

Çığrışıp ağladılar... Ağladılar.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.