RÜZGÂR, GECE ve ÇAKALLAR

“Arkadan iş çevirmek gibi, şerefsizlik yapmak gibi, kurnaz olma gibi anlamlara gelen söyleyiş ve onu simgeleyen hayvan.”

Manisa, Güzelyurt Mahallesi, rüzgârlı ve yağmurlu bir gece, Spil Dağı’na karşı korkusuz bir hayâl, çakallar çok ama çok uzaklar da, yaklaşmadan bekliyorlar.

Karanlık ama ışıklı bir gecenin o uhrevi sessizliğine sığınıyorum. 

Öyle dalmış ve dalgın bir halde kendi kendimle hasbihâl ederken, cama vuran yağmur daneleri ve rüzgâr beni dünyaya çekti.

(Düşünce değil düşünceyi düşündüm, üşüdüm, bir an sonra, üstün de kestaneler bekleyen bir kuzineli sobanın sıcaklığı ile ısındım.)

Ey rüzgâr, fakirin evine de, zenginin kâşanesine de aynı yumuşaklığın veya şiddetin ile uğrar geçersin. Dağların zirvesinden inersin, bağlarımızdan semaya yükselirsin.

Hiç biri için seçici olmaz, ayırt etmezsin. Sen ne ulvi bir mahlûksun ki o, bu diye ayırmaz, hepsine de bereket tohumunu eker veya vereceğin dersi hissettirir geçersin.

Geri de belki bir serinliğin veya sıcaklığın, ama öyle veya böyle verdiğin ders kalır, sonra geçip gidersin.

Aç gönüller seni bekler. Belki yardan bir aşk nağmesi getirirsin diye, belki de bir haber dosttan, vuslatı müjdeleyen.

Gülü temenna ettirdin, dolu başağı yere eğdin, secdeye kapattın fidanı, ama ne lütufkâr bir ilahi emrin uygulayıcısısın ki hiç birini kırmadan, ama coşkulu bir hareketin temsilcisi yaptın.

Ey rüzgâr! 

Bu kez seni üzgün ve bedbin gördüm. Sesin ağlamaklı ve mahzundu. Geldiğin yerde ağlayan analar ve bacıları; şehit olan delikanlıları; bilmem hangi namussuzlara alet olmuş bacılarımı gördün? Yoksa kanın bal gibi aktığı Balkanlar’dan bir hatırayı mı depreştirdin? O hatıraların bizim diyarlar da temsilcisi mi oldun? Yoksa Ortadoğu’dan gözyaşlarını mı sürükledin?

Sen o ulvi duyguların varlığının hissedildiği, yaşandığı bir milli ve islâmi birliğin içinden evet, o bizi özleyen Türk Devletleri’nden mi geldin? Sana dostum diyen o eşsiz duygunun, ferahlatıcı zihniyetin timsali gibi…

Ey rüzgâr!

Söyle onlara, kalbimiz, ellerimiz, kulaklarımız, gözlerimiz onlarladır. Gayretimiz dostluğumuzun lokomotifi, mihmandarıdır. Biz Türk Milleti, gönlümüz de ki en hâlisane duygularla, dünya dostluklarının ve bilgeliğin ebed-müddet kalesi gibi hep ama hep beraber onlarla birlikteyiz.

Bizim gönlümüzün genişliği, onların varlığı ile daralmaz, genişler. Onlar bir güç ve enerjidir bize, ta ki bizim hâlimiz onların derdi ile hemhâl olsun.

Karanlık ama aydınlık bir gece de camımıza vuran yağmur ve rüzgâr, inşallah rahmet ve enerji denizinden bir katredir ki, bizi biz yapsın.

Biz ise, bu dünya için dostlukları inşa eden, ahiret için Cemâl ateşini coşturan sevdalılardan olalım.

Manisa Güzelyurt Mahallesinin, rüzgârlı ve yağmurlu bir gecesi sakinledi, Spil Dağı’na karşı korkusuz hayâller kaleme düştü, çok ama çok uzaklar da ki çakallar, yaklaşamadan çekip gittiler.

GÜNÜN SÖZLERİ

Çakalın özgürlüğü, aslan ayağa kalkana kadardır.

Beni düşmanımın kötülüğü değil, dostumun sinsiliği korkutur.

Çakallar kuzunun bol olduğu yeri değil, sahipsiz kaldığı yerleri severler!

Çakallar güçlerini kalabalıktan alırlar, aslanlar ise yalnızlıktan.

Çakal sürüsü kurdu tuzağa düşürünce kurt nasıl kurtulacağını değil nasıl intikam alacağını düşünür.

ETRAFTA Kİ ÇAKALLAR

Etrafta bu kadar çakal varken insanın obsesif olmaması ne kadar zor.

Ne tedirgin bir yaşayış.

Huzuru arada bul.

Güçlü olmak zorundayız.

Etrafında ki yakınlarını titizlikle seçmek zorundasın.

Eleğinin deliklerini ince tut.

…ve şu ilahi ikazı hiç unutma:

“Kişi dostunun dini üzeredir. Bu yüzden her biriniz, kiminle dostluk ettiğine dikkat etsin.”

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.