Çocukluğumuz ve gençlik yıllarımızda sinema kültürü yaygındı, ülkemizde en çok yazlık sinema Adana’da ve Tarsus’ta idi, nüfusa göre çok fazla sayıda yazlık sinemamız vardı. Gündüzleri aşırı sıcaktan bunaldıktan sonra akşamları yazlık sinemada az da olsa açık havada serinlemek ve diğer yandan da film seyrederken soğuk Toros Gazozu içmek bizlere zevk verirdi. Yazın akşam olunca hemşerilerimiz ya parklara veya yazlık sinemalara akın ederdi, bir sinema kültürü oluşmuştu.

       Ülkemizde ilk film Fuat KINAY  ve kardeşi tarafından, 1877-1878 Osmanlı- Rus Savaşı sonunda Ruslar tarafından yapılan anıtın Balkan Savaşı sonunda yıkılması sırasında çekilmiştir. Ülkemizin sinemayla tanışması ile birlikte kısa sürede Anadolu’nun her şehrinde kışlık ve yazlık sinema salonları birbiri ardına açılmıştır. Bunda Türk insanının sinemayı bir sanat olarak benimsemesinin büyük rolü olmuştur. Bu sanat dalı özellikle 1960-1980 yılları arasında,  hızla tüm ülkemizi saran bir modaya dönüşmüştür.   Sinema sayesinde insanlarımız sokağa çıkmış, yaşamını dışarıyla da ilişkilendirmiştir, bu açıdan bakarsak sosyal ve kültürel yaşamın gelişmesinde ve insani ilişkilerin geliştirilmesinde önemli bir mekan haline gelmiştir.  Her yaşa ve kuşağa hitap eden sinema, içerdiği türler açısından da bir çeşitlilik sunuyordu. 

       Ama günümüzde sinema adına ne övünülecek ne de çocuklarımıza sunabileceğimiz pek fazla bir şey kalmadı.  İnsanlar akşamları aileleri ile birlikte sinemaya giderler, beyaz perdede Amerikan, Hint ve Avrupa sinemalarının siyah- beyaz filmleri ile henüz yeni emeklemekte olan Türk sinemasının ağlatan acıklı filmlerini izlerlerdi. Amerikan kovboy, korsan ve Kızılderili filmleri, Tarzan, Benhur, Herkül rolleri hafızalarımıza kazınmıştır. Sophia Loren, John Wayne, John Vess Müler, Marlon Brando yanında bizimkilerden Ayhan Işık, Eşref Kolçak, Muhterem Nur, Belgin Doruk Ahmet Tarık Tekçe, Cilalı İbo, Danyal Topatan gibi oyuncuları ilgiyle izlerdik. Mahallemizin gençleri de onlara özenir, onlar gibi konuşur ve giyinirlerdi. 

       İlk ve Ortaokulda öğrenci iken tek başımıza sinemaya gitmemiz yasak idi ancak okul idaresi izin verirse Cumartesi günleri öğleden sonra sinemaya gidebilirdik. Seyrettiğimiz filmleri ertesi günlerde mahallede birbirimize anlatırdık. Ayrıca kışın haftanın iki günü kadınlar Matinesi düzenlenirdi, genç kızların tek başlarına sinemaya gitmeleri ayıplanırdı. Kadınlar matinesi olduğu gün sinema önü miting meydanı gibi olurdu.  Kadınlar öğleden sonraları sinemaya çocukları ile birlikte giderlerdi ki çocuk gürültüsünden filmdeki konuşmalar anlaşılamazdı, tam bir curcuna olurdu.   

       1970’li yıllarda Yeşilçam’ın geçirdiği ekonomik kriz, ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel ve teknik sorunlar, anarşik olaylar, bunun yanında yabancı film şirketlerinin tekelleşmesi film yapımcılarını, sanatçıları, işletmecileri, seyircileri olumsuz yönde etkilemiştir. En büyük olumsuz etken ise video’nun ortaya çıkmasıdır, 1987 yılında videonun icadı ile sinema sektörü büyük darbe yemiş, taşradaki sinemalar kapanmaya başlamıştır. Bunun yanında televizyonlardaki kanal sayılarının artması da etkili olmuştur.  1970’li yıllarda seks, macera ve polisiye filmleri de hem Yeşilçam’ı hem de toplumun ahlaki yapısını olumsuz yönlerden etkilemiştir.  Sinema yerine evlerde P.T.T. yani Pijama+ Terlik + Televizyon dönemi başlamıştır. Böylece sinema kültürümüz yok olmuş ve ortadan kalkmıştır.      

         

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.