Hakan bana bu sene Antalya’ya gideceğiz deyince ben de sevindim çünkü ben Antalya’yı hiç görmemiştim. Zaten Sn. Selçuk Özdağ’da beni özel olarak davet edip gazeteye mesaj göndermiş. Perşembe akşam üzeri saat 17.00 de Manisa’dan hareket ettik. Manisa ve kazalardan gazeteci arkadaşlar var. Manisa’nı duayen yazarı Ali Haydar ağabeyim de var. Otobüste yan yana gidiyoruz. O bana son yazdığı kitaptan bahsetti. Konuşa konuşa Antalya Serik’e kadar geldik. Burada bir yemek molası verildi. Ben geceleri yemek yemediğim için sadece yoğurt yedim. Saat 04.00’ e doğru otele vardık. Gece karanlık olduğu için yolları pek göremiyorsun. Otel’e girdik. Odamız çıktık. Ben Haydar ağabey ile aynı odada kalıyorum. Otel son derece lüks. Modern bir tarzda yapılmış. Ertesi günü saat 04.30 da yattığımız için ancak 09.20 de uyanabildim. Pencereden bakınca manzara şahane. Haydar ağabey de kalktı. El yüz yıkama faslından sonra restorana indik. Turistler bu otele rağbet etmekteler. Kahvaltı açık büfe. Yok yok. Kahvaltımızı aldık ve bir masaya oturduk. Kahvaltımız yaparken garsonun bir tanesi Haydar ağabey’e, “Daha yicen mi dayı?” demez mi? Haydar ağabey de adamın yüzüne bakakaldı. Ben de hemen müdahale ettim. Dedim ki… “Oğlum burası beş yıldızlı bir otel ve senin bu dayı lafı hiç yakışık almadı. Bu patronun kulağına giderse işinden olursun. Burası turist dolu. Sen turistlere dayı diye mi hitap etmektesin?” Adam da özür diledi. Şimdi bu işte bir gariplik yok mu ? Sen beş yıldızlı bir otel açıyorsun ve çalıştırdığın insanlar eğitimsiz. Ucuz emekle o işi nereye kadar götüreceksin? Tabii daha sonra oranın patronu bizimle konuştu fakat bir herhangi şey den bahsetmedik. Kahvaltıdan sonra lobi’ye geldik. Orası da açık büfe. Birer kahve içtik. Daha sonra haydar ağabey ile birlikte dışarı çıktık. Yürüyerek sahile gittik. Ekimin sonu olmasına rağmen sahil hayli yoğun. Birer fotoğraf çektirdik yeniden otele döndük. Orada bir grup arkadaş oturuyordu. Otel’in terası da hakim bir noktada her tarafı görüyor. Akua park var yüzme havuzu var. Tenis sahaları var. Otele geldiğimizde Polonyalı bir çocuk ile tanıştık az da olsa İngilizce biliyor. Oturduk konuştuk. Fakat çocuk Hollanda da ikamet ediyormuş. 21 Yaşında ve tek başına Türkiye’ye gelmiş. Tatilini yapmakta. Tabii her şey ekonomik güce bakmakta. Sizin de ekonomik gücünüz varsa dünyanın her tarafına seyahat edebilirsin. Ama maalesef bu güç Türk toplumunun büyük bir bölümünde yok. Daha sonra organizasyon bozukluğundan dolayı saat 16.00 ya kadar otel de oturduk. Daha sonra otobüs ile Side antik kent’e gittik. Haydar ağabey ile ben antik kenti dolaştık. Bize sadece Uğur ve Şadi eşlik etti. Diğer arkadaşlar rağbet etmedi. Onu da tam gezemedik.  O site kentin agorasını dışarıdan görmek şartıyla gezdik. Bu eser Roma kalıntıları yani Roma medeniyetinin bir eseri. Tam o meyanda Hakan telefon etti… “Herkes geldi siz yoksunuz diye” Biz de hızlı adımlar ile otobüse yetiştik. Oradan sonra sıra Manavgat şelalesini görmeye geldi. Yine yola revan olduk. Manavgat şelalesine vardığımız da ben büyük bir şelale bekliyordum ama maalesef beklediğim şelaleyi göremedim. Fotoğraf çektirdik. Hediyelik birkaç eşya aldık ve otele döndük. Akşam yemeğini yedikten sonra lobi’ye çıktık. Ahmet Deniz ben ve Haydar ağabey oturduk daha sonra Şadi geldi. Ben Ahmet ile rakı içtik. Daha sonra otel sahibi geldi onunla tanıştık ve epey konuştuk. Daha çok otel den bahsedildi. Geceliği 280 TL. imiş… Daha sonra Turistleri diskoya davet eden Viktorya ile tanıştık ve epey İngilizce konuştuk. Maksat pratik yapmak. Daha sonra Haydar ağabey yatmaya çıktı. Ben de biraz daha oturdum ve yatmaya çıktım. Ertesi gün Duşumu aldıktan ve tıraşımı olduktan sonra restorana inip kahvaltı yapmaya başladık Haydar ağabeyle. Yine garsonun biri “dayı” diye hitap etmesin mi Haydar ağabey’e… Bu “dayı” lafı bir hatıra olarak kaldı bize. Daha sonra hediyelik eşya dükkanına girdik. Ben de Torunum Mert’e bir oyuncak aldım. Daha sonra dışarı çıktık sahile uzanalım dedik ama tam yarı yola geldiğimiz de hava gümbürdemeye başladı. Geri döndük. Daha sonra bir yağmur indirdi ki sorma. Daha sonra Selçuk bey geldi. Yemeğe geçildi. Yemekten sonra konferans salonuna geçtik ve Selçuk bey konuşma yaptı. Bu ara ben de bir soru sordum. Türkiye’deki gelişen olayları aktardı. Daha sonra hep birlikte Tekne gezisine çıkıldı. Uzun bir tekne gezisi oldu. Bu ara yan yana oturduğumuzdan yolculuk boyunca sohbet imkanı buldum. Tur bittiğinde otele döndük. Orada da kısa bir konuşma yapıldı ve Selçuk bey ayrıldı. Bizde lobi de oturmaya devam ettik. Daha sonra eşyalarımızı hazırladık. Akşam yemeğine indik. Yemekten sonra eşyalarımız aldık ve otelden ayrıldık. Bu gezi organizasyon bakımından zayıf olmasına rağmen yine de iyi geçti sayılır. Bize buradan tek kalan miras “dayı” oldu. 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.