Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan ve oğlu Melik Şah’ın ünlü veziri, şair ve Devlet Adamı Nizam –ül Mülk, ilim ve din büyüklerini sarayda toplar, onlara izzet ve ikramda bulunur, iltifat eder, onları dinler ancak içlerinden birine daha fazla önem verir, diğerlerini karşısında yer verirken O’na yanında yer verir ve ona özel ilgi gösterir.  Bu duruma üzülen bir ilim adamı, Nizam-ül Mülk’e hitaben: “ Bizlere de hürmet ediyorsunuz ama eşit davranmıyorsunuz. Bizlere karşınızda yer verirken bu kişiye yanınızda yer veriyor ve ona daha fazla iltifat ediyorsunuz.” deyince Nizam-ül Mülk: “ Sizler benim hoşuma gidecek şeyler söylüyorsunuz ama bu muhterem zat ise benim yapmam ve yapmamam gereken şeyleri, hata ve noksanlarımı söylüyor ve bana yol gösteriyor, başarım için bana yardım diyor. Bu sebeple O’na farklı davranıyorum.” diyor.   Böylece gerçek dost ile iyi gün dostlarının farkını ortaya koyuyor.

       Osmanlı Devleti döneminde Devlet Adamlarının ve zengin kişilerin kavuklarını bir dala takıp peşlerinde taşıyan kişilere dalkavuk diyorlar, zamanla bu tabir yağ çeken, el- tek öpen, yaranmak için onurundan ve gururundan taviz veren kişiliksiz kişilere verilen bir unvan olarak kullanılmaya başlanmıştır ve halen günümüzde de bu unvan kullanılmaktadır. Dalkavuklar, her zaman güçlüden, zalimden ve çıkarları neyi gerektiriyorsa o kişilerden yana olurlar. Daima yağlı kemik peşinde koşarlar bu sebeple yağlı bir kemik için yağlı kapıların önünde beklerler. Günümüzde kavuk giyen kalmamıştır ama dalkavukları her zaman ve her yerde görmekteyiz. 

       Dalkavuklar, insanları, yöneticileri ve liderleri yanlış yola sevk ederler, yanlışları eleştireceği yerde aksine teşvik ederler, dost gibi görünmelerine rağmen insanları felakete sürüklerler.  İyi günlerde yanımızda olmalarına karşılık kötü günlerimizde bizleri ilk önce bu tipler terk ederler.  Maalesef ki insanlar iltifatlardan hoşlandıkları için dalkavukların alkışlarından memnun kalırlar. Bazı yöneticilerin, yanlışlarını, noksanlarını iyi niyetle, yapıcı eleştiri ile yüzüne söyleyen gerçek dostlarını sevmediklerine ve gerçekte kendilerinin samimi dostu olan böyle mert kişileri düşman olara gördüklerine şahit olmaktayız. Fransa’da İmparatorluk döneminde bir General gizli bir teşkilat kurarak silahlı ihtilal yapmak ister ama başaramaz ve tutuklanır. Mahkemede Yargıç General’e arkasında kimlerin bulunduğunu sorunca: “ Arkamda hiç kimse yoktu.” diye cevap verir.  Yargıç: “ Yani bu ihtilali tek başına mı yapacaktın?” diye sorunca General: “ Eğer ihtilali başarabilseydim bütün Fransa arkamda olacaktı, ancak başaramadığım için tek başıma kaldım ve arkamda kimse kalmamıştır.”  diye cevap veriyor ve cezalandırılıyor.

       İngiltere’nin İkinci Dünya Savaşı yıllarında Başbakanı olan W. CHURCHİLL: “ Bizce alicenap ve güçlü olan her zaman haklıdır.” diyor. Toplum daima güçlüden yanadır, güçlü olduğunuz sürece  herkes sizin yanınızda yer alır, gücünüzü kaybettiğiniz anda yalnız kalmaya mahkum olursunuz.  Günümüzde paraya ve güce hakim iseniz her şeye hakimsiniz demektir. Ekonomik güç aynı zamanda politik güç demektir. 38 sene devam eden meslek hayatımda birçok yöneticinin dalkavukları baş tacı, Dorucu Davut’ları ise kapı dışarı ettiğine şahit olmuştum. Unutmayalım ki her başarılı komutanın arkasında iyi yetişmiş, bilgili ve tecrübeli,  başarılı bir Kurmay Heyeti vardır. Savaşı kaybeden bir komutanı Divan-ı Harbe verirler, Komutan mağlubiyetin sebeplerini saymaya başlar: “ Birinci sebep yeterli mühimmatımız, top mermimiz, tüfek mermimiz ve cesur askerimiz ile yetenekli subaylarımız yoktu.” deyince Divan-ı Harp Başkanı: “ Gerisini söylemeye gerek yok, sebebi anlaşıldı.” demiştir. 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.