Gerçekten neler oluyor yaşadığımız ülkede? Nelerle uğraşmamız gerekirken nelerle uğraşıyoruz? 31 Mart yerel seçimlerinden sonra adeta akıl tutulması yaşamaya devam ediyor. Bir türlü neticelenemeyen secimler ve bu seçimler  sonrası yaşanan olaylar bir toplumda yaşanan travmaların en kötüsü. Büyük şehir seçimlerini iptal ettirmek için ortaya koymadıkları şey kalmadı. Önce “Bir şeyler olmuş ki hiçbir şey olmamış” gibi acayip sözlerle başlayan bu itiraz süreci kısıtlılardan girdi sandık kurullarının kamu görevlisi olmayanlar tarafından yönetildi şeklini aldı. Peki  YSK Başkanı Sadi Güven “Bu seçimde her türlü önlem alındı en güvenli seçim olacak” diye açıklama yaptı. AKP Seçim işleri Başkanı da aynı minvalde sözler söyledi. Bunlar hiç beklemedikleri sonucu alınca işin rengi değişti. Seçim gecesi Binali Yıldırım kameraların karşısına geçip “üç bin oyla kazandık” açıklaması yaptı. Fakat ayni sabah Sadi Güven yaptığı açıklama ile 29 bin oy farkı ile Ekrem İmamoğlu kazandı açıklaması yaptı. Olay bundan sonra koptu. Bilinen olaylar sonrasında YSK sandık kurullarında görev yapanların kamu görevlisi olmadığı gerekçesiyle 4’e karşı 7 oyla iptal edildi. YSK 23 Haziran’da sadece İstanbul  Büyük şehir Belediye Başkanlığı seçimini tekrar ettirdi. Aynı zarfın içinden dört pusula çıkacak üçü geçerli olacak biri geçersiz olacak…Akla ziyan bir şey bu. Sadece İstanbul’da yapılacak olan seçimler için tüm Türkiye bu seçime kilitlendi. Partiler tüm güçleri ile bu seçime odaklandılar. İktidar bu seçimi kazanmak için yine kesenin ağzını açtı. Cumhurbaşkanı İstanbul’un 39 ilçesinde miting yapacak. MHP Genel Başkanı İstanbul’a kamp kurdu. Neden İstanbul’da seçimi alabilmek için. Tüm bunlar olurken ülkede neler olmakta ? İYİ Partinin Genel Başkanının evi basıldı. CHP Genel başkanını Yumruklu saldırıya uğradı. Yazar Yavuz Demirağ evinin önünde beyzbol sopaları ile dövüldü. Peki onlara saldıranlar ne oldu. Hepsi ellerini kollarını sallayarak dışarıdalar. Peki ülkede ekonomi ne durumda ? Damat’a göre tünelin ucunda yeşil ışık göründü. “Dövizin yükselmesi vatandaşı etkilemiyor.” dedi. Ekonomik veriler açıklandıkça ülkenin nasıl bir ekonomik felaket ile karşı karşıya olduğunu görmemiz gerekmekte. Döviz aldı başını gidiyor. Her şeyin döviz karşılığı ile olan Türkiye’de döviz yükselmesinin vatandaşı etkilememesi mümkün mü? Ne yerli ne de yabancı yatırımcı yatırım yapmıyor aksine ülkeden  kaçıyorlar. İstikrar olmadığı için. İşsizlik yüzde on altıya yükseldi. Genç işsizler oranı yüzde yirmi dört. Yatırım olmadığı gibi  üretim de daralmaya devam ediyor. Son bir yılda işsiz kalan kişi sayısı, 1.370.000 kişi. Türkiye’nin en büyük derdi geçim sıkıntısı iken iktidarın hala İstanbul seçimlerinde ısrar ederek ihtiyaç sahibi büyük kitleleri görmezden gelmesi kafalarda bir soru işareti doğurmaktadır. Gıda enflasyonu en tepe noktasında iken halk pazarlarda, marketlerde filelerini dolduramayıp rafta ürünleri seyretmeye devam ederken bu umarsızlık karşısında söylenecek söz kalmadı. Bu ülkede şimdiki kuşakları geçtik gelecek kuşakların hayallerinin çalınması, onlara bir gelecek vaat edilmemesi ülke geleceği bakımından gerçekten çok vahim. İktidar şimdi de yeni söylemle “oylarım çalındı” teraneleriyle meydana çıktılar. Buna kargalar bile güler. Neden oylar çalındı diye itiraz etmediniz? Neden sandık başkanları kamu görevlisi değil diye itirazda bulundunuz. Halkın geçim derdi varken seçimi hala gündemde tutmak bilmem neyin ısrarı?

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.